23 Nisan Kutlu Olsun.
Yazıp gidebilirdim. Yeterince açıklayıcı bir gönderi olacağına
inansam da konu hakkında yazmak istediğim birkaç satır olduğundan ve
boşluğa konuşmak gibi de olsa konuşmak istediğimden oturdum,
bilgisayarın başına.
Merhaba.
Günaydın/Tünaydın/İyi Akşamlar/İyi Geceler/İyi Sabahlar
Başlasak mı?
Herkesin salya sümük ağladığı filmlerden, sıkılmış bir surat
ifadesiyle çıkan bir insanımdır ben. En bilinen örneği vermek gerekirse
Titanik’in o meşhur sahnesinde hiç ağlamadım. Autumn İn New York, Sweet
November tarzı filmler hiç üzmedi beni ama bir şehit annesinin ağzından
çıkan tek kelimenin gecelerce rüyalarıma girdiğini, bir çocuğun ağzından
dökülen tek cümleyle saatlerce ağladığımı bilirim.
Bugün 23 Nisan. Hiç neşe dolu değilim, kusura bakmasınlar. Tek avuntum bu defa elimde suçlayabileceğim birilerinin olması.
Bu sebepten yine başlarda uyarayım sizleri “Bugün 23 Nisaaan, ay
çocukluğumu nasıl da özledim” gönderisi olmayacak bu. Gerektiğinde
çocuklaşıyorum zaten, öldürmedim içimdeki çocuğu oralarda bir yerde
duruyor hala. Her korku filmi izleyişimde, uçurtma görüşümde ya da
lunaparkların önünden geçtiğimde ortaya çıkıp selamlıyor etrafı.
Atamızı ne kadar özlediğimi de yazmayacağım bugün. Neyse.
Sabah evden çıktığımda koşarak karşıya geçen komşumuzun kızı Aslı neredeyse
yere seriyordu beni, kuvveti karşısında şaşırdığımda da “Büyüdüm artık”
dedi sırıtarak. 10 yaşındaydı ama büyümüştü. Onun çocuk yüzüne ve
gözlerimi alan masumiyetine bakıp en az onun kadar kocaman bir sırıtışla
karşıladım cümlesini. Öyle güzeldi ki o ismi gibi mutlu içinde olan
haliyle. Korkunç bir baş ağrısıyla mahvolan gecemi bile unuttum bakarken
gülümsemesine, o kocaman gülümsedi. Ben de gülümsedim onunla, belki
çocukları gerçekten çok sevdiğimden bilmiyorum ama ayrı bir
hassaslaşıyorum konu onlar olunca.
O önümde, elinde bayrağıyla koştururken yavaş yavaş yürüdüm kaldırımda. Apartmanın önünde onu bekleyen arkadaşlarıyla
buluştuğunda hoplayıp zıplayarak çığlık atmalarını gülen gözlerle
izledim. Aslı ve arkadaşları koşturarak onları bekleyen arabaya doğru
giderken, ben olduğum yerde dikilip okula giden çocuklara ve daha
büyük çocuklara baktım bir süre. Kendi çocukluğumu izledim belki de,
bilemiyorum.
Bu olayı bağlayacak bir hikaye yok elimde. Bazı çocuklar
meydanlarda bayramlarını kutluyorken, diğerleri babaları yaşındaki
adamın yanından kalkıp ona hizmet ediyor diye de başlamayacağım
cümlelerime. Başlayamayacağım zira bu kadar sert bir girişle başlamak
benim bile canımı sıkıyor.
Gerçekler çoğu zaman canımızı sıkıyor zaten.
Gerçekler çoğu zaman canımızı sıkıyor zaten.
3. dünya ülkesiyiz vs. de demeyeceğim. Ülkeyi, milleti
kötülemeyeceğim, bunu bekleyenler de kusura bakmasınlar. Kimseyi
kötülemek, yerden yere vurmak gibi bir amacım yok bu yazıda, sadece
anlatmaya çalışacağım. Elimden geldiğince net bir şekilde, elimden
geldiğince sade bir halde çünkü bahsedeceğim konu ilgilendiğimiz çoğu
şeyden daha önemli.
Bu tarz konuların yazılmadığı bir blogda bunun ne işi var
diyebilirsiniz, çok ısrar ederseniz konunun bir ucunu da bekarete,
namusa ve hatta sekse bağlayabilirim. Benim midem bulanır, sizinkini de
bulandırırım sorun değil. Sizden isteğim, bu yazı ne kadar kötü, dağınık
ve hatta okunmayacak kadar berbat olsa da bunu okumanız ya da hepimizin
elinin altında haşat olan Google’a girip “Çocuk Gelin” konusunu
aratmanız.
Hatta aratmanıza bile gerek yok. Google, otomatik tamamlama
zımbırtısı sayesinde durumun ne kadar kötü olduğunu bize zevkle
gösteriyor. Çocuk yazıyorsunuz ve karşınıza benim şu an burada yazmak
dahi istemediğim sonuçlar çıkıyor. Benim sorunum bu. İstersen sokağın ortasında seks yap umurumda olmaz ama çocukların kullanılması…
İşte burada sorun yaşıyoruz insanlarla. Sonra ben kaba, dinsiz,
imansız vs. oluyorum. Sorun değil, ülke vatandaşlarının bir kısmının
inandığı şeylere inanmamam beni onların gözünde dinsiz yapıyorsa bu
gerçekten sorun değil. Çok dert etmem onların gözünde ne olduğumu ama
size şunu söyleyebilirim canım gerçek Müslümanlar, canım dindarlar. Ben
Kur’an-ı Kerim’i iki kere okudum. “Kız çocuklarınızı çocuk yaşta
evlendirin” diye bir cümle görmedim. Gören varsa, ne olur söylesin bana
da, sevmem ben bilmemeyi zira. Ne öğrenirsem kar.
Eskiden kız çocukları diri diri gömülüyormuş, diyor bazıları ben
böyle konuştukça. Yaşadığına, onların da yaşadığına şükret der gibi.
Bakıyorum, gülüyorum ağlayamadığımdan. Suratlarını dağıtmak yerine
kasılan parmaklarımı ovuşturuyorum çoğu zaman. Boğazımda düğümlenen
yumruyu yutmak adına yutkunuyorum ardı ardına. “Öldürün daha iyi” de
diyemiyorum. Bakıyorum öyle. Doğru, kız çocuklarını diri diri “toprağa”
gömmüyorlar artık.
Diri diri “yatağa” gömüyorlar. Üstlerine de “toprak” değil, “adam”
atıyorlar. Oh ne güzel, değil mi? Hem de olgun!, işinin ehli. Herkes
kendi işine baksın bundan sonra.
Ben 10 yaşındayken, arkadaşlarımla evcilik oynayıp çoğu zaman evin
annesi oluyordum. Çok yakışıklı bir kocam olurdu mutlaka, beğendiğim
sinema yıldızlarından birine benzerdi. Beraber çok mutlu olur, oyuncak
dolabımda kaç tane bebeğim varsa o kadar bebek yapardık.
H. 10 yaşında, evli. Kocası çok yakışıklı değil ama en azından
eti-kemiği var, benim hayali kocam gibi havadan ibaret değil. Benim bir
sürü oyuncak bebeğim var, H.’nin yok. Olur kısa zamanda o da, hem de
canlı.
Ben bebeklerin erkekle kadın öpüşünce olduğunu sanırken o biliyor
gerçeği, babası yaşında hatta babasından bile yaşlı olan bir adam
sokuveriyor aletini içine her gece. Benim penis anlayışım yok o
dönemlerde, varlığını biliyorum ama işlevinden emin değilim. Pipi
gereksiz bence, görüntüsü de çirkin. Erkek yeğenim var ya, oradan
biliyorum.
Babam kötü haberler izleyişinde beni koltuğunun altına çekip,
alnıma bir öpücük kondurup, yeri geldiğinde “Dünyaları verseler değişmem
kızıma” derken, H’nin babası şarkıdaki gibi onu birkaç koyuna satıyor,
kendi yaşında hatta kendinden bile büyük olan bir adama. Amacı belki
para, belki de kızının hayatını kurtarmak. Kim bilir?
H. bir insan. Hayal değil. H yaşıyor. Sadece doğuda da değil. Her
yerde hatta belki burnunuzun dibindeki, bir adama bak bir de kadına
dediğiniz genç kapı komşunuz. Yaşlı adamın yanında, taş gibi kadın H.
Ben konuştukça, derdimi anlatmaya çalıştıkça dinden vurmaya
çalışıyor beni insanlar ya da çok bildikleri tarihten. “Eskiden 10
yaşında evlenme çağına gelirmiş kızlar” diyorlar karşıma geçip. Hepsi
çok zeki, hepsi çok bilgili ama hiçbiri Dünya Nüfusunun Tarihsel Artışı
ve Yaş Ortalamasındaki Değişim hakkında tek kelime bilmiyorlar. Ömür
süresinin 40 yıl olduğu zamanlarda ben de evlenirdim 10 yaşında ne var?
Beni alacak koca bulabilseydim, 10 tane çocuk bile yapardım nurtopu
gibi. Derdimiz o değil.
Bilim insanlarının, insan ömrünü 100 yıla çekeceğiz diye bağırdığı yıllarda 10 yaşında evlendirilen çocuklar, benim derdim.
Benim derdim, pedofilinin evlilik kılıfıyla uluorta yaşanması.
Benim derdim, 10 küsür yıllık bir hayatın sonlandırılması.
Benim derdim hayatları boyunca mutlu olamayacak kadınlar. Mutsuz
bir anneyle büyüyüp, mutsuz olacak çocuklar. O çocuklardan oluşacak bir
gelecek.
Benim derdim yeni eğitim sistemi, benim derdim “aile içi şiddete
son, kadına şiddete son” diye bağıran insanların buna dur diyememesi.
Din, örf, töre diye pedofilinin açık açık yaşanması. Yaşlı adamların
körpecik bedenlerin hayatına son vermesi.
Dur denmemesi.
Denememesi.
Benim derdim, oyuncak bebek yerine gerçek bebeklerle oynayan
çocuklar, benim derdim daha kadının anlamını bile bilmeyenler
zihinlerinin böyle korkunç bir gerçekle karşılaşması. Aşkı, aşkın
güzelliklerini, bir erkeğin bir kadınla bir olduğu o an dünyada onlardan
başka kimse kalmaması hissini hiç yaşayamamaları, çocuklarını içten bir
şekilde sevememeleri, doğdukları an onlara verilen hakların ellerinden
zorla alınması.
Hiç mutlu olamamaları.
Hiç aşık olamamaları.
Gülememeleri, ağlayamamaları, sevememeleri…
Yaşayamamaları.
Benim derdim, gözümüzün gördüğü, kulağımızın duyduğu ve elimizin
erdiği bu gerçeğe “Dur” diyemememiz. Gözümüzü yummamız, kulağımızı
tıkamamız ve ellerimizi çekmemiz.
5.5 milyon çocuğu öldürüp, üstüne özgürlükten, iyi bir gelecekten bahsetmemiz.
Birbiriyle uyuşmayan kanunlarımızı düzeltmeden 2023 diye konuşmamız, çocuklar kurban edilirken.
Benim derdim, 70 yaşında bir adam(!)la – 14 yaşında bir çocuğu nikahlayabilen imam.
Benim derdim, kız çocuğu dediğinin gözü açılmadan başını
bağlayacaksın zihniyeti. Azıcık büyüyünce namusu gider, orospu olur
başımıza mantığı.
Benim derdim, namus deyip ardından 12 yaşında çocuğu hamile bırakan insanlar.
Çocuk. Kadın. Kadın Çocuk.
Anne.
Çocuk Anne.
Çocuğun annesi çocuk.
“Yaşadığımız ilde Güneydoğu’yu bilen kişiler var. Bunlarla bir kente gidiyorsun ve burada bu işleri ticaret gibi gören kişiler var. Onlar hangi evde nasıl kız var biliyor. Mesela köye gidiyorsun tüm köy kızları sıraya diziliyor. Sen içlerinden birini seçiyorsun. Sonra kızlar gidiyor. Bu kişiler size soruyor, hangisini beğendin diye. Sen de karar veriyorsun. Sonra fiyatları söyleniyor. Fiyatlar ise 1 ile 5 bin TL arasında değişiyor. Uygun olanı alıp geliyorsun. Kızların itiraz etme şansı hiç yok. Kimi zaman ailesi de sizinle geliyor.”
Bu açıdan bakmak ister misiniz?
“15 yaşında evlendim. Erkeklerin önünde ayağa kalkıldığını bilmiyordum. Bilmediğim için ilk tokadımı yedim. 16 yaşındayken oğlumu kucağıma aldım, 23 yaşındaydım eşim vefat etti.”
Peki buradan?
“Babam öldüğünde 14 yaşındaydım. Amcalarım 2 bin 500 TL başlık parası karşılığı hiç görmediğim bir kişi ile evlendirdiler. Kocam öldü, 6 çocukla ortada kaldım. Bize Kaymakamlık ve hayırseverler baktı. Onlar da daha sonra ellerini çekti. Mecburen çareyi kuma olarak başkasıyla evlenmekte buldum.”
Din, örf, adet değil mi? Evet, harika. Devam edelim.
“Bizimkiler sürekli ‘Mürüvvetini görelim, elimiz ayağımız tutarken düğün dernek yapalım, torun sevmek istiyoruz’ diyorlar. Herkes torununu kucağına almak ister; ama kimse bana sormuyor, ben istiyor muyum diye? Daha çocuğum benden gelin olur mu, anne olur mu?”
Bugün 23 Nisan, sevinin küçükler, ÖVÜNÜN büyükler.
“6’ncı sınıftayken bir arkadaşımız vardı, derslerinde gayet de başarılıydı. Birkaç hafta okula gelmedi. Yanına gittiğimizde parmağındaki yüzüğü gösterdi. Çok üzüldük. Kendisi de istemiyordu ama ailesi 10 bin TL karşılığı kızlarını 70 yaşındaki bir adama satmıştı. 14 yaşındaydı. Birkaç sene sonra ailesini gördüm, “Kızımız ilk doğumunda çok kan kaybetti şu an ölüm döşeğinde” dediler. Ailesi o kadar pişmandı ki, anlatamam. O durumdan kurtuldu. Geçen sene de babası sürekli aramasına rağmen kız bir türlü telefonu açmıyordu. Merak edip yanına gittiğinde kızını dövülmüş bir şekilde sokağın ortasında buldu. Adamın kızı burada, tekrar evlendirmek istiyor.”” Benim büyük hayallerim yoktu zaten, ama okuma yazma bilmeyi isterdim”
Bitti.
Ulusal Egemenlik Bayramımız Kutlu Olsun.
0 oyuncu online:
Yorum Gönder